Onat Öktem
ONZ Mimarlık
Mimar Onat Öktem
Farklı Renkleri Bir Arada Buluşturan Serapool ile Birbirini Tekrar Etmeyen, Estetik Yapılar Mümkün
Renk, tasarım ve doku çeşitliliği sayesinde yapılarla estetik ve dinamik bir bütünlük oluşturan Serapool Porselen havuz kaplama malzemeleri, bu kez İzmir Urla’da doğayla iç içe konumlanan, çevreci ve incelikli bir yaklaşımla tasarlanmış bir yaşam alanında karşımıza çıkıyor. Tasarım ve uygulaması ONZ Mimarlık tarafından yapılan projenin detaylarını, Serapool ürünlerinin projeye katkılarını, projeye özel sunduğu çözümleri ve Piazza Cobalt ürünlerini tercih etme nedenlerini ONZ Mimarlık Kurucu Ortağı Onat Öktem ile konuştuk.
2004 yılında ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra hem Türkiye’de hem de New York, Chicago, Miami, Belçika, İtalya, Dubai, Moskova ve Beyrut gibi dünya ülkelerinde önemli çalışmalara imza atmış bir mimarsınız. Sağlıklı bir çevre ve sağlıklı kentlerin oluşmasında mimarlık mesleğinin oynadığı rol ile ilgili değerlendirmelerinizi dinlemek isteriz. Mimarlar bireysel düzeyde kentsel dinamikleri nasıl etkileyebilir ve daha iyi kentler yaratmak için bu etkiyi nasıl kullanabilir?
Mimarlık, kentsel dinamiklerle iç içedir ve birbirleriyle simbiyotik bir ilişki içinde olduklarını söyleyebilirim. Bu ilişkinin temelinde ise kentlerin geleceğini ve buralarda gelişen nüfusu dönüştürmede her ikisinin de birbiri üzerinde sahip olduğu güç yatar. Mimar, bireysel olarak kent içinde tekil bir yapıyı ya da kentin bir parçasını oluşturan yapı grubunu üretir.
Ben bu durumu aslında Lego'ya benzetiyorum. Tıpkı Lego parçalarının daha büyük bloklar oluşturmak için bir araya gelmesi gibi, benzer tekil yapılar da genel şehir siluetinin nasıl oluştuğuna katkıda bulunur. Hatta kentin sosyal, kültürel ve ticari hayatına yön verecek izler yaratırlar. Davranışlarımızı ve yaşam biçimlerimizi şekillendirmekte de ciddi bir rolü vardır. Bu sebepledir ki mimarlar mekânları, içinde ve çevresinde yaşayan insanlarla koordineli olarak tasarlamalı ve insanların ihtiyaçlarına yönelik empatik bir yaklaşım sergilemelidir.
Mimarların kentsel dinamikleri dönüştürmek için kullanabilecekleri en önemli şey, “teorik” çözümlerini dayatmak yerine sosyal eğilimli bir tasarım yaratmak için yerel bağlam ve tarihi kullanmaktır. Son otuz yıldaki kilit dönüşüm, dünya ekonomisini ve diğer ilgili sosyal, kültürel, politik ve ekolojik süreçleri kademeli olarak değiştiren olgu ise küreselleşmedir. Winston Churchill’in dediği gibi, “Biz binalarımızı şekillendiririz ve sonra binalarımız bizi şekillendirir.” Jan Gehl ise bu durumu, “Önce yaşam, sonra mekânlar, sonra binalar - tam tersi asla çalışmaz.” sözleriyle ifade eder.
Mimarlar, sadece insanların tek bir yapıyı nasıl algıladıklarını değil, aynı zamanda etrafındaki yapıların insanlar tarafından nasıl algılandığını da etkiler.
Sağlıklı çevre, sağlıklı kentler ve mimarlık dedik. Peki, bir mimarın bu değerleri sağlamasında havuz, biyolojik gölet gibi su unsurlarının önemi nedir?
Tarih boyunca su, Roma evi, kale, manastır ve meydan gibi birçok yapının ayrılmaz parçası olmuştur. Bu kaynaklar sadece su temini için kullanılmamış, aynı zamanda esenlik ve uyum hissi verebildiğinden başlı başına vazgeçilmez bir unsur olarak kabul edilmiştir. Bahçelerde ve teraslarda havuzlar, çeşmeler ve göletler aynı anda hem estetik hem de tedavi edici unsurlar olarak yer alırlar. Bir yanda ağaçları, kayaları, heykelleri ve gökyüzünü yansıtırken, diğer yanda sıcak yaz aylarında havanın arınmasını ve iyonlaşmasını sağlarlar.
“Suyun mimaride farklı şekillerde tezahürü, tasarımcıların duygu ve fikirlerinin izdüşümüdür.”
Tasarımcı, su ögesini yaratmak istediği atmosferle şekillendirir. Tasarımcı ayrıca, “merkezilik, biçimlendirme, yönlendirme, davetkar, bağdaştırıcı, ayırıcı, duran, hızlanan, dramatik” gibi etkileri bağlam içinde değerlendirirken su ögesinden faydalanır.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık gibi tehditlerin artan etkilerini konuşuyoruz. Dolayısıyla sürdürülebilirlik önemli bir gündem maddesi ve sizin tasarım vizyonunuzda önemli bir yere sahip. Bu vizyon doğrultusunda bir havuz tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz?
Biofilia - Biyofili, yaşama ve yaşayan sistemlere karşı duyulan sevgidir. Biyofili’nin mimaride çok önemsendiği bir dönemde, doğal havuzlar, doğayla bağı artırabilen, aynı zamanda hem eğlence hem de düşünce alanı yaratılmasını sağlayan bir diğer unsur haline geliyor. Ayrıca ekolojik veya biyolojik havuzlar olarak da bilinirler. Bitkiler, kayalar ve hatta bazı balık türlerinden oluşan bir ekosistemi ise yeniden üretirler.
“Doğal” terimi, havuz suyunun aldığı ve bu durumda kimyasal içermeyen arıtma türü ile ilgilidir. Bu anlamda, işleyişi doğal bir göle çok benzer, çünkü her bileşenin sistemde bir işlevi vardır: taşlar ve kum yabancı maddeleri tutar, bitkiler suyun oksijenlenmesini teşvik eder ve balıklar suyun temizlenmesi için larvaları ve haşaratları yok etmeye yardımcı olur.
Temel olarak, doğal havuz kendi kendini temizler ve doğal maddeler kimyasal ürünlere olan ihtiyacı ortadan kaldırarak kendi kendine yetebilen, ekonomik ve sürdürülebilir bir bakım döngüsü oluşturur.
“Serapool sayesinde akışkan bir havuzun sonsuzluk döngüsünü vurgulama şansımız oldu”
Serapool Porselen ile iş birliğiniz nasıl başladı? Bir mimar olarak Serapool vizyonu ile ilgili en çok dikkatinizi çeken unsurlar neler oldu?
Malzemenin mekânın ana ögesi olduğuna inanan bir mimari yaklaşımımız bulunuyor. Bu nedenle tasarımda malzeme kullanımı bizim için en önemli konuların başında geliyor. Tasarımda form ve malzeme yan yana bir bütün halinde yürümeli diye düşünüyorum. Malzemedeki yansıma mekânda yer alan tüm renkleri kontrol eden bir unsurdur. Gökyüzünün yansıması, havanın güneşli veya bulutlu olmasının etkisi mekânda kullanılan tüm malzemelerin renk ve dokularına etki eder. Bu karşılıklı uyum yakalanmadığında ise mekânın algısı ciddi oranda değişir. Mimarlık, salt mekân yaratma sanatı değil, tüm detayların, renklerin, malzemelerin bir araya geldiklerinde birbirlerine olan etkisinin de kontrolünü ve ahengini sağlamaktır. Işık ve gölge altındaki değişimlerini kontrol etmek mekânın bütünselliğini ve sürekliliğini sağlar. Bu noktada da Serapool bize geniş bir yelpaze sundu.
Serapool’da dikkatimizi çeken en önemli konu, farklı renklerin bir arada olması ve tekrara müsaade etmeyen dokuları diyebilirim. Böylece akışkan bir havuzun sonsuzluk döngüsünü vurgulama şansınız oluyor. Bitiş detayları ile ilgili hassasiyeti de çok önemli.
“Serapool’un Piazza Cobalt ürünleriyle havuzların yanı sıra iç mekânları da dönüştürmek mümkün”
İzmir Urla’da hayata geçen bir villa projesinin havuzunda Serapool Porselen’in Piazza Cobalt ürünlerini kullandınız. Bu ürünlerin, havuz tasarımında estetik açıdan yarattığı etkiyi değerlendirir misiniz?
Yapının zemin kotuyla aynı kotta yer alacak yükseltilmiş bir sonsuzluk havuzu tasarladık. Yaşam alanından başlayan sert zeminin terası takiben suyla birleşmesi, üç boyutta havuzda devam etmesi ve sert zeminin kesit boyunca yavaşça yok olarak suya dönüşmesi hedeflendi. Böylece sert zeminin birimleri parçalanarak üç boyutta yok olacak ve karşısındaki çam ormanlarına suyla çekilen bir çizgi olarak var olacaktı. Serapool’un özellikle Piazza Cobalt’ın boyutları ve parçalanması bu havuz için çok uygundu.
Bunun yanı sıra havuzun yansımasının galeri boşluğuna süzülmesi ve aynı zamanda değişken renkleri, günün belirli saatlerinde sadece havuz için değil, iç mekânı da dönüştürme özelliğine nedeniyle önemliydi.
Bir diğer önemli konu ise lineer havuzlarda karoların tekrarındaki çeşitliliği sağlamaktır. Bunu sağlayamadığınızda havuzda görsel sınırlar oluşturursunuz ve suyun akışkanlığının sadeliğini kaybedersiniz. Bu çeşitliliği Piazza Cobalt ile sağlamak mümkün olduğu için tercih ettik.
Bu projede alışılmışın dışında bir yüzme havuzu tasarımı görüyoruz. Sizce Türkiye’de, tasarımsal anlamda farklı, sıra dışı projeler ilgi görüyor mu?
Bizim için su ögesi tasarlanan mekânın bir parçasını oluşturuyor. Çünkü her mekânın kurgusunda farklılaşması gereken bir tasarım ögesi aslında. Örneğin daha önce dile getirdiğim iç mekânın sürekliliğinin çam ormanı manzarası ile kesiştiği noktada suyla oluşturulan bir çizgi ve katı olanın akışkanlaşıp kaybolması... Mekânın tasarımı ve ihtiyacı olan su ögesi farklı ele alınmalı diye düşünüyorum. Kimi zaman yönlendirici bir eleman, kimi zaman sesi ile dinlendirici bir mekân, kimi zaman görsel bir sınır. Mesela bu yapıda korkuluk göremezsiniz. Su ögesi aslında yapının sınırını çizerken tüm fiziksel engelleri de ortadan kaldırıyor. Doğal bir sınıra dönüşüyor. Yanı sıra savak 1.5 metre aşağıda yapının ikincil girişinden betonarme konsol merdivenlere yönlendirici bir tasarım ögesi olarak tasarlandı. Savakta çakıl taşının kullanılması ise kullanılan bitkisel ile birlikte bir nehir kenarında yürüyormuş hissini uyandırsın istedik. Beton havuz yüzeyinden akan su ile de suyun hareket halinde çıkardığı sesin dinginliği ile bu rotayı farklı duyulara hitap etmesine özen gösterdik.
Serapool’u bir çözüm ortağı olarak nasıl değerlendirirsiniz? Villa projesi hayata geçerken ürüne, detaylara yönelik teknik çözüme ihtiyaç duyduğunuz anlar oldu mu? Olduysa Serapool size nasıl çözümler geliştirdi?
Özellikle bizim istediğimiz dışbükey profili Serapool’da yoktu. Fakat bizim için, istediğimiz renk doku ve kesitte özel olarak üretildi. Bu tip detayları çok önemsediğimiz için Serapool bize birçok noktada çözüm ortağı oldu.
Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Bu projenin güçlendirme, tasarım ve uygulaması ONZ Mimarlık tarafından yapıldı. Burada hem tasarımında hem de uygulamasında bizimle birlikte ciddi emek sarf eden birçok iş ortağımız var. Tek tek saymam uzun sürer fakat bu projenin gerçekleşmesine katkı sunan herkese bir kez de buradan teşekkür etmek isterim.
Onat Öktem
ONZ Mimarlık
Mimar Onat Öktem
Farklı Renkleri Bir Arada Buluşturan Serapool ile Birbirini Tekrar Etmeyen, Estetik Yapılar Mümkün